Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the all-in-one-seo-pack domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/zehirsizkentler2/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the Divi-child domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/zehirsizkentler2/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the loginizer domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/zehirsizkentler2/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the updraftplus domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/zehirsizkentler2/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the polylang domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/zehirsizkentler2/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
İstanbul Gıda Strateji Belgesi, Sağlıklı Gıdaya Erişimi

Röportaj – Didem TAŞBAŞI

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı İstanbul Gıda Strateji Belgesi, kamuoyunun görüşüne açıldı. İstanbul’un gıda sorununa yönelik, kentin kendine özgü dinamikleriyle kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri içeren belge hakkında Pasif Ev Tasarımcısı, Danışmanı ve Eğitmeni Yüksek Mimar Yasemin Somuncu ile konuştuk. Somuncu, hazırlanan belgenin İstanbul için önemi hakkında bilgi verirken, gün geçtikçe etkisini artıran iklim değişikliği bağlamında gıda güvencesi sağlayan kent tarımı ve kent bostanlarının faydalarına değindi. Detaylar yazımızda…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hazırlanmakta olan “İstanbul Gıda Strateji Belgesi”ni kamuoyu görüşüne açtı. Bu belgenin İstanbul için önemi nedir?

16 milyonluk nüfusuyla Avrupa’nın en kalabalık kenti niteliğindeki İstanbul, barındırdığı mülteci nüfusun niceliği, başta deprem olmak üzere afetlere açıklığı, kırsal alan üzerindeki kentleşme baskısı gibi sorunlarla, gıdaya erişim konusundaki duyarlılığı yüksek bir kent konumundadır. Bu bağlamda İstanbul’un gıda sorunsalına yönelik kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri olan, kapsayıcı ve entegre bir çözüm yaratabilmek amacıyla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2020 yılından bu yana, çok yoğun şekilde çalışarak Prof. Dr. Hilal Elver, Prof. Dr. Mustafa Koç ve Dr. Bülent Şık öncülüğünde, İstanbul Planlama Ajansı’ndan Berkan Özyer ve Emre Kovankaya’nın katkıları ile, yalın bir dille ve çözüm odaklı bir belge oluşturdu ve kamuoyunun görüşüne açıldı.  İstanbul kentinin kendine özgü dinamiklerini dikkate alarak yazılmış olan belgenin, diğer şehirler için gıda-beslenme meseleleri için bir çerçeve ya da örnek belge işlevi görmesi hedefleniyor.  Hazırlanan belge bir süre kamuoyu görüşü ve yorumlarının toplanması için erişime açık kalacak, sonra gelen öneriler ve yorumlar topluca değerlendirilerek belge yeniden gözden geçirilecek.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, aynı zamanda bu belgeyi hazırlayan ve bu belgede yazılı taahhütlerle kendisini bağlayan, bunu kamuoyu denetimine açan Türkiye’deki ilk belediye olacak değil mi?

Evet. İstanbul yoğun nüfuslu, gelir, yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi vb. gibi demografik göstergeler açısından çok katmanlı, üretim, tüketim ve ticaret süreçlerinin çok karmaşık olduğu bir kent olduğundan, İstanbul kentinin gıda stratejisini belirlemeye yönelik bu çalışmanın bir başlangıç olarak görülmektedir. Kapsamı zaman içinde gelişecek ya da ihtiyaçlara göre değişiklik gösterecektir. Ancak her koşulda kamu yararının, yurttaşların karar alma süreçlerine demokratik katılımının, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmenin, gıda hakkının, ekolojik ilkelerin ve doğa dostu bir yaklaşımın vazgeçilmez önemde olduğu aşikardır.

Belge kapsamında İstanbul için planlanan öncelikli hedefler neler?

İBB “Adil, Güvenli, Dirençli, Onarıcı, Döngüsel ve Doğa Dostu” ilkelerini esas alarak gıdaya herkesin ulaşabildiği bir gıda sistemi oluşturmayı kendine rehber olarak seçerek, sağlıklı gıdayı toplumun tüm kesimleri için erişilebilir kılmayı temel hedef olarak belirlemiştir. Sağlıklı gıda, gıda güvenliği açısından sorun içermeyen ve uygun miktarda tüketildiğinde sağlıklı beslenmeye katkı sağlayan gıdalardır. Sağlıksız gıdalar ise yüksek oranda şeker, doymuş yağ, trans yağ ve tuz içeren yani yüksek kalorili ancak besin değeri düşük gıdalardır.

İBB bu bağlamda yürüteceği bütün çalışmaları İstanbul kentini saran kırsal alanlarda yürüterek ekolojik ilkelere dayalı, istikrarlı bir gıda üretim-tüketim zinciri kurmayı ve böylece iklim krizi üzerindeki baskıyı bir parça düşürmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla, gıda üretiminde doğal çevrenin korunmasına, yerelde üretim kapasitesini artırmaya, küçük çiftçiliği ve aile çiftçiliğini desteklemeye, ekonomik krizlere ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı dayanıklı yöntemleri egemen kılmaya; gıda maddelerinin tüketiminde ise miktarı (kalori) değil kaliteyi (besin öğesi içeriği zengin) ön plana çıkarmaya yönelik kamusal politikaları uygulamak istemektedir. Bu çalışmalar için öngörülen kısa, orta ve uzun vadeli projeler ile ilgili bilgilere https://ipa.istanbul/istanbulgidastratejibelgesi/ adresinden ulaşılabilir.

İstanbul’un gıda stratejisini sürdürülebilir hale getirmek için neler planlanıyor?

İBB, İstanbul Gıda Stratejisi Belgesi’ni eyleme dökmek, uygulanabilir ve sürdürülebilir kılabilmek için bir Gıda Konseyi oluşturmayı planlamaktadır. Oluşturulacak gıda konseyinin ana amaçları da şöyle öngörülüyor:

  • Farklı sektörler ve idari birimler arasında gıda sistemini etkileyen politika ve programların uyumluluğunu sağlamak amacıyla iletişim sağlamak.
  • Büyükşehir bünyesinde gıda politikaları ve planları geliştirmek ve var olan politikaların etkinliklerini

değerlendirmek.

  • Paydaşların katılımını artırmak ve farklı paydaş gruplar arasında etkin bir iletişim ve danışma ağı

kurmak.

  • Gıda politikaları geliştirmek için çalışmalar yapmak. Gıda sistemi ile ilgili verilerin toplanması ve analizi konularında üniversite ve araştırma kurumları ile birlikte çalışmak;
  • Basın, internet, sosyal medya, konferanslar, atölye çalışmaları ve benzeri iletişim mekanizmaları ile kamuoyunun bilgilenmesini ve sürece katılımını sağlamak, olanaksızlıklar nedeniyle karar verme

süreçlerine katılamayan toplum kesimlerini bilgilendirmek, onların sorunlarını paylaşmak, sesleri olmak.

  • Belediye’nin gıda politikalarında belirtilen hedeflere ulaşılmasında kaydedilen ilerlemeleri izlemek için kriterler belirlemek, bu kriterler doğrultusunda yapılan çalışmaların etkinliğini denetlemek;
  • Yerel girişimlerin tanınması, tanıtılması, haritalanması ve değerlendirilmesi.
  • Yerel, ulusal ve uluslararası platformlarda İstanbul’un tarım ve gıda politikalarındaki önceliklerini ve katkılarını duyurmak, kaynaklar temin ederek gıda politikası hedeflerine uygun projelerin finansmanına katkıda bulunmak.

Kentsel Tarım ve Kent Bostanları, Şehirlerin Yaşanabilirliğini Artırmaya Katkıda Bulunma Potansiyeline Sahip”

Kentlerde tarıma ayrılan alanın giderek küçülmesi kentler için nasıl bir sorun teşkil ediyor?

Avrupa 2050 yılında dünyadaki ilk karbon nötr kıta olmayı hedefliyor. Türkiye, bu kıtayı kaplayan Avrupa Birliği’nin bir ortak üyesidir. Bu kapsamda karbon nötrleşme sürecini yakından izleyen ülkemizde, bu konularda çalışanların büyük bir kaygı ile izlediği bir durum tarıma ayrılan alanların küçülmesi. Konut fazlası olan ülkemizde, betonlaşma ve asfaltlaşma ile birlikte kentsel ısı adası etkisi ile kentlerde yaklaşık 1.5 ila 3 derece arasında sıcaklıkların artmakta olduğu bilinen bir gerçektir. Bununla beraber biyoçeşitlilik de hızla zarar görmekte ve hem bitki türlerinin, hem de hayvan türlerinin nesillerinde tükenme yaşamaktayız. 2021 yılı içinde dokuz yüzün üzerinde aşırı iklim olayı yaşadığımız ülkemizde, ranta dayalı ve ihtiyaç dışı kentleşmeden kaçınarak, dünyanın en eski kent bostanlarına sahip olduğumuzu hatırlayarak kentsel tarımı tekrar yorumlamamız gerektiğinin bilinci ile hareket etmemiz çok önemli. İhtiyaç dışı kentleşmenin neden olduğu afetler geniş konut alanları içerisinde ve kentsel altyapılar üzerinde büyük kayıplara, ölüm ve yaralanmalara neden olmaktadır. Sermaye ve yatırım kayıpları ile ölümler ve yaralanmalar afet olan bölgenin ve dolaylı olarak da ülkemizin makroekonomisini olumsuz etkilemektedir.

İklim değişikliği bağlamında gıda güvencesini garanti altına alan yerel gıda politikalarının önemi gün geçtikçe artıyor. Bu kapsamda kent tarımı ve kent bostanlarının kentte yaşayan insanlar için önemi hakkında neler söylemek istersiniz?

Aşırı karbon emisyonları, yüksek düzeyde hava kirliliği, kentsel ısı adası etkisi, içme suyu temini, atık yönetimi, biyolojik çeşitlilik eksikliği gibi problemlerin, toplumda hastalık ve stres sendromlarına neden olduğuna dair bilgiler literatürde bulunmaktadır. Kentsel tarımın ve kent bostanlarının, bu olumsuz etkilerin birçoğunu en aza indirmeye ve böylece şehirlerin yaşanabilirliğini artırmaya katkıda bulunma potansiyeline sahip olduğu da literatürde rastladığımız bilgilerdir. Geleceğin döngüsel kentlerinde doğa temelli çözümler bağlamında kentsel tarım ve kent bostanları uygulamalarının önemini bu bağlamda tekrar hatırlamak iyi olacaktır. Kentsel tarım ve kent bostanları, şehirlerin yiyecek barınaklarının daraltılmasını sağlamaktadırlar. Bu durum, organik atıkların yeni tarım ürünleri üretmek için kaynak olarak yeniden kullanıldığı döngüsel bir şehir fikriyle de mükemmel bir şekilde örtüşür. Çoğunlukla kaynakların tüketildiği, metabolize edildiği ve elden çıkarıldığı bir kentin çağdaş doğrusal anlayışı yerine, en azından gıda alanında mevcut zorlukları çözecek kentsel tarım ve kent bostanlarına sahip çıkmak, sosyolojik ve psikolojik olarak da birçok başka faydayı da getirecektir.

 Zehirsiz Sofralar ve dolayısıyla Zehirsiz Kentler oluşması için yerel yönetimlere düşen görevler neler? Avrupa ve dünyadaki birçok belediye bu konuda önemli adımlar atıyor. İstanbul’un buna ilişkin bir planı var mı/olacak mı?

Bu soruya Türkiye’de yürütülmekte olan ve geniş bir paydaş katılımcı grubu olan Zehirsiz Sofralar ve Zehirsiz Kentler projelerinden bahsederek başlamak isteriz. 23 Kasım 2019’da yüzü aşkın kurum ve inisiyatif oluşturdukları Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı olarak Türkiye’de Zehirsiz Kampanya’yı başlattı. 23 Kasım 2019 ve 21 Aralık 2019 tarihleri arasında Zehirsiz Kampanya’nın talepleri ile ilgili TBMM’de 3 soru önergesi ve 1 araştırma önergesi verildi. 21 Aralık 2019’da Zehirsiz Kampanya T. C. Tarım ve Orman Bakanlığı gündemine geldi ve 41 pestisit etken maddesinin kullanımdan kaldırılması ile ilgili üniversitelerden görüş istendi. 21 Mayıs 2020 tarihinde Bakanlık 16 pestisit etken maddesini yasakladı. 29 Temmuz 2020 tarihinde ilave 9 pestisit etken maddesi daha yasaklanırken, 7 etken maddenin de kısıtlanmasına karar verildi. 1 Nisan 2021 tarihi itibarı ile başlayan Zehirsiz Kentlere Doğru projesinde asıl hedef yerel yönetimler ve onların pestisit kullanımıdır. Zira, dünya çapında kullanılan pestisitlerin en az %70-80’i tarım sektöründe kullanılsa da geri kalan %30-20’si ve bunun da büyük kısmını oluşturan kentsel amaçlı kullanım göz ardı edilemez.

Avrupa Komisyonu 2030 için AB Biyoçeşitlilik Stratejisi’ni hedefliyor. Benzer biçimde Türkiye’de belediyeler iklim ve gıda konularında attıkları adımlara ve hazırladıkları strateji belgelerine benzer biçimde önemli bir halk sağlığı problemi olan ve su ve toprak varlığı ile biyoçeşitliliğe zarar veren pestisitlerin kentlerde kullanımının azaltılması, belirli bir zaman sonra sona erdirilmesi ve ekolojik, çevreci alternatiflerinin kullanılmasına yönelik katılımcı stratejiler, eylem planları da eklemelidirler. Türkiye’de biyosidal ürünlerin kullanımı, belediyelerimizin bu konudaki mevcut durumu, bu ürünlerin zararları ve alternatiflerinin ön plana çıkarıldığı proje kapsamında, durum tespiti amacıyla belediyelerimizde bir anket yapılarak, seçilecek bazı belediyelerin temsilcileri ile AB’de iyi örnekler uygulayan belediyelere ziyaretler düzenlenecek; bu konuda belediyelerimize yönelik bir kitapçık hazırlanacak ve bir web sitesi kurulacaktır.

Projenin gene önemli bir ayağı da kampanyadır. Kampanya süresince bir yandan halkı pestisitlerin zararları konusunda bilgilendirmeye devam ederken bir yandan da onların belediyelere yönelik pestisit kullanımını azaltma ve alternatiflerini hayata geçirme konusundaki taleplerini iletmelerine aracı olmaktayız.

Projenin ana koordinatörü olan Buğday Derneği’ne böyle bir süreci başlattıkları için teşekkür ederken, diğer paydaşlarımıza da sürecin verimli ilerlemesinden dolayı teşekkür ederiz. Bu röportajı okuyan bütün belediye temsilcilerimize çağrı yaparak bu projeye destek vermelerini rica ederiz. İlgilenen bütün belediyeler “zehirsizkentler@bugday.org” mail adresine yazabilirler. Bu vesile ile size hem İstanbul Gıda Strateji Belgesi’ne hem de Zehirsiz Sofralar ve Zehirsiz Kentlere Doğru projelerine yer verdiğiniz ve okuyucularınıza ulaştırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Yüksek Mimar Yasemin Somuncu Hakkında

Temiz Enerji Vakfı, Yavaş Gıda Türkiye Derneği ve Çekirdek Türetici Platformu Kurucu Üyesi, Sıfır Ev ve Pasif Ev Derneği (SEPEV) Yönetim Kurulu Üyesi, Yenilenebilir ve Enerjide Türk Kadınları (TWRE) Platformu Danışma Kurulu Üyesi, Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER), Mühendis ve Mimar Kadınlar Derneği (MÜKAD) ve Bütün Çocuklar Bizim Derneği üyesidir. Kurucusu ve üyesi olduğu 3 dernek ve platform ile Zehirsiz Sofralar ve Zehirsiz Kentlere Doğru projelerinin paydaşıdır.

Didem Taşbaşı’nın röportajı enerjivesehir.com‘da yayınlanmıştır.